Welcome to Our Website

İran’ın misillemesi Körfez ülkelerini harekete geçirdi

KANAL 7 DIŞ HABERLER SERVİSİ – BARTU EKEN

Petrol zengini Körfez monarşilerinin liderleri, İran’ın hafta sonu İsrail’e düzenlediği insansız hava aracı ve füze saldırılarının bölgesel bir savaş ihtimalini artırmasının ardından hızlı bir diplomasi turuna girişti.

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani hafta başında  İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Her türlü gerilimi azaltma ve bölgedeki çatışmanın genişlemesinden kaçınılması gerektiğini söyledi.

Birleşik Arap Emirlikleri lideri Muhammed bin Zayid en-Nehyan da Katar emiri Al Sani, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Bahreyn Kralı Hamed bin İsa el-Halife ile görüştü. Gerilimin düşürülmesi için neler yapılabileceği konusu ele alındı.

Suudi Arabistan’ın fiili lideri olarak görülen Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Irak başbakanıyla görüşerek tansiyonun düşürülmesi gerektiğini vurguladı.

Bölgenin en büyük petrol ihracatçısı olan Suudi Arabistan, Prens Muhammed’in “Vizyon 2030” ekonomik ve kültürel dönüşüm planının bir parçası olarak yeni şehirler ve eğlence merkezleri için yüz milyarlarca dolar harcadı. Yeni yapılar kuruldu, toplumsal reformlar gerçekleştirildi. Yapay zeka atılımları yapıldı ve çalışmalar son hızıyla devam ediyor.

Riyad’daki kraliyet sarayına yakın Suudi analist Ali Shihabi, tam da bu sebeple, AFP’ye verdiği demeçte Suudi Arabistan’ın en büyük önceliğinin krizin tırmanmaması olduğunu vurguladı. İran’a yönelik olası bir saldırı olması durumunda, Tahran’ın füzelerini ulaştırmakta güçlük çektiği kilometrelerce ötedeki İsrail’den ziyade, Körfez ülkelerini hedef alması daha muhtemel olarak değerlendiriliyor. Özellikle Ürdün’ün İran füzelerini ABD ve İsrail ile birlikte havada vurmasından sonra, Devrim Muhafızları’nın öfkesi, kolayca bu bölgeye yönelebilir. Nitekim, Netanyahu rejimine yakın Jerusalem Post gazetesi, İran’ın saldırdığı gece, Suudi Arabistan güçlerinin de İsrail’in savunulmasında önemli bir rol aldığını belirtmişti. Dolayısıyla, Riyad yönetimi, ABD hükümetine yakınlığı sebebiyle, doğrudan bir “olağan şüpheli konumundayken” İsrail’in karşılık vereceği yeni bir misilleme senaryosunun gerçekleşmesini hiç arzu etmiyor.

ÇATIŞMA DOLU YILLAR SUUDİ ARABİSTAN’A BÜYÜK ZARAR VERMİŞTİ

ABD askeri tesisleri altı Körfez İşbirliği Konseyi ülkesine dağılmış durumda. Kritik noktalarda bulunan hava üsleri, ABD’nin bölgede rahatlıkla operasyonel faaliyetlerini yürütmesini sağlıyor. İran’a yakın bir noktada bulunan üslerden havalanan uçaklar, saldırı gecesinde Suriye-Irak sınırında mekik dokumuş; Birçok kamikaze dron ve balistik füzeyi havada imha ederek düşürmüştü.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri önceki yıllarda, Yemen’deki İran destekli Husi isyancılarının petrol tesislerine yönelik saldırılarıyla karşı karşıya kalmış; Devlete bağlı petrol şirketleri geniş çaplı hasar alarak büyük maddi kayıplar yaşamıştı. King’s College Londra Orta Doğu analisti Andreas Krieg, konuyla ilgili olarak,  Körfez ülkelerinin çatışmanın iş dünyası için kötü olacağı konusunda hemfikir olduğunu belirtti. Bölge ülkelerinin, çatışmadan kaçınma için elinden geleni yapacağını aktardı.

İsrail art arda gerçekleştirilen savaş kabinesi toplantılarının ardından kesinlikle karşılık verileceğini açıkladı. Ancak, Tel Aviv yönetimi bu konuda büyük bir baskı altında. ABD başta olmak üzere, Avrupa ülkeleri ve Körfez’deki “görünmez müttefikleri” İsrail’in karşı saldırısının gerçekleşmemesi gerektiğine inanıyor.

Suudi Arabistan’ın Çin aracılığıyla İran’la yeniden kurduğu ilişkileri kaybetmek istememesi de büyük önem arz ediyor. Ayrıca bu anlaşmayla birlikte, İran’ın Irak üzerindeki etkisinin azaldığı değerlendirmeleri yapılıyor. Nitekim Irak’ın Riyad-Tahran yakınlaşmasından sonra bağımsızlık hareket etme açıklamalarının daha da arttığı görülüyor.

GAZZE’DE ATEŞKES OLMADAN GERİLİM AZALMAYACAK

Körfez Ülkeleri ve Türkiye’nin ortak vurgusu, Gazze’de ateşkes olmadan, İsrail-İran geriliminin azalmayacağı yönünde. Ankara’dan yapılan art arda İsrail saldırılarının sona ermesi gerektiği çağrısı, Riyad tarafından da destekleniyor. Bu anlamda, Suudi Arabistan’ın ABD’ye baskı yaparak, İsrail’e Gazze’de ateşkes sağlaması yönünde adımlar attırmak için diplomatik çalışmalar yürüttüğü ifade ediliyor. Türkiye’nin de benzer temasları sürüyor.

Başkan Erdoğan’ın Filistin’e destek ve ateşkes çağrılarıyla birlikte Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Amerikalı mevkidaşlarıyla art arda gerçekleştirdiği görüşmeler bunun ispatı niteliğinde. Öte yandan İran’a yakın olan Umman, arabuluculuk açısından hayati bir kanal olmaya devam ediyor.

Katar’ın bölgenin en büyük ABD askeri üssü olan Al-Udeid’e ev sahipliği yapması, yakın olan Türk-Katar ilişkisi denklemiyle birleşince, İsrail üzerindeki diplomatik baskının her gün arttığı değerlendiriliyor.

Doha, olası bir İsrail karşı saldırısı durumunda tavrını belirlemiş durumda. İsrail medyasına göre, Amerikalılara üslerini İran’a saldırı düzenlemek için kullanamayacaklarını net bir şekilde ifade ettiler.

Washington’ın da İsrail’in misillemesine destek verme konusunda pek de gönüllü olmadığı biliniyor. İran’ın da yeni saldırılar olmayacağı konusunda yaptığı açıklamalar, Tahran’ın, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği kontrollü misillemeyi, stratejik hedefleri yönünden yeterli bulduğunu gösteriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir